Sakin olduğunu söylüyorlar,
Fırtınanın sesinden haberleri olmasa gerek.
Süreci iyi yönettiğini sanıyorlar.
Halbuki ortadaki krizi görmüyorlar.
Bazıları, sessizliğin ne anlama geldiğinin farkında.
Bir çeşit izolasyon aslında, ufak bir yok oluş.
Gömülmek, ama toprağın altına.
Peki ya orada çürümek mi filizlenmek mi?
O, bazı anlar yok olmak istiyor.
Artık yüklerin ağırlığını hissedemiyor.
Gülesi gelmiyor, en ufak kırıntıya ağlıyor.
Teselli edilmek değil, görülmek istiyor.
31 Ocak 2024
Gündüzleri gülüşümün arkasına saklanıyorum.
Gerçek kahkahalarımı uzun mesafeye yolcu ettim.
Kostümümü giyiyorum mutlaka evden çıkmadan,
Aptal süper kahramanlara taş çıkartırım, eminim!
Eve geldiğimde ise her şey değişiyor.
Yapay çiçekler gerçeklerine dönüşüyor.
Küçük evimin içinde dolaşıyorum öylece,
Gece üç buçuk dört, sabah dokuz kırk beş.
Yorganı üstüme çeksem güvende hissederim,
Sandığımla gerçek siyahla beyazdı.
27 Ocak 2024
Yüzdüm.
Yüzdüm. Yüzdüm. Yüzdüm.
Aylardan beri bu sularda kulaç atıyorum.
Kimi zaman batıyorum, kimi zaman çıkıyorum.
Ne kadar yüzersem yüzeyim, çıkamıyorum bir kara parçasına.
Ne zaman ayaklarım kumlarla buluştu sansam, akıntı geriye çekiyor beni.
Yüzmekten yorulduğum anlarda, sadece okyanus olmak istiyorum.
Su olmak, akıp gitmek, belki de bir daha hiç geri gelmemek.
Su olsam bile pek bir şey değişmezdi hayatımda,
Bi çiçeğe can mı olurdum, yağmur olup yağar mıydım, her şeyin üstünden akıp geçer miydim?
Geçtiğim yerleri iyileştirir miydim? Yoksa yıkıp gider miydim?
Kimi zaman sadece bir buket çiçek olmak isterdim.
Kıpkırmızı bir gül? Beyaz bir papatya? Sarı bir menekşe?
Benden olsa olsa ağlayan lale olur.
Ya da kanayan gül.
Bir medeniyet ne kadar acı görebilirse,
O kadarını hissediyorum yüreğimde.
İçime mi gömsem,
Yoksa kendimi mi gömsem, tohum gibi?
26 Ocak 2024
Sensizliğin resmini izliyorum uzaktan,
Bi deniz kıyısında.
Ne gözlerim inanıyor
Ne kalbim kabul ediyor.
Yokluğun hala tarifsiz,
Sanki bir dram filmi izliyor gibiyim.
Hani karakterlerden biri ölür ya, diğerleri yaşar?
Geride kalan karakterlerden biri de benim işte.
Seni bilemiyorum ama ben seni çok özledim.
Kabuslara bile razı oldum, elini tuttum ya.
Defalarca tekrarlandı bazı sahneler kafamda,
Ama yanına yattım ya, bir ömre bedeldi o an.
Ağaçtan ince uzun bir kutu yaptılar.
Oradayken bile bırakamadım, çekemedim elimi
Sanki orada bile elini tutuyor gibiydim…
Küçük, çocuk ellerimi hissettin mi?
25 Ocak 2024
Sen hep kalp kan pompalar dersin ama,
Kalp yaralandıktan sonra da sızlar.
O kadar kırılmıştır ki sen hiç farkında olmadan,
Birine göstermeye çalışırken ellerin kesilir,
Kesildikçe kanar, anlatamazsın.
Suskunluğunda boğulursun,
Ne gözün görür ne kulağın duyar.
Çığlık attığını sanarsın ama o çığlık senden çıkmaz.
Öyle bir başına duvarları yumruklamak istersin.
Bir gün yavaşça kabul edersin,
Çok ağır ve zor bir kabulleniş olur belki de bu.
Boşluğa dalmaya da alışırsın, yokluğuma da,
Yokluğuna da.
Keskin bir virajdan döndükten sonra eskisi gibi olamazsın,
Kabullenirsin.
Eskiden olduğun kişiye geri dönemezsin,
Kabullenirsin.
Fırtınanın ortasında yıkılan evini taşırsın kollarında,
Kabullenirsin.
Gün gelir, eski senle karşılaşırsın,
O haline geri dönemeyeceğini bilirsin,
Ve yeni sen’i sakin sularda,
Kabullenirsin…
18 Ocak 2024
Bazı geceler bir tıkırtı duyardın evin içinde
Bakmazdın.
Kimi zaman yetkili birileri sana bas bas bağırırdı,
Duymazdın.
Mırıldanırdın rüyandayken sessiz sessiz,
Yüzün kederle kaplanırdı gündüzleri bile.
Sessizce bakardım gözlerinin içine,
Şefkat kırıntıları serperdim kırık kalbinin yollarına.
Bazen çok fırtınalı olurdu denizlerin,
Dalgaların güverteye çarpışını duyardım.
Vermek istemezdin ikinci kaptana dümeni adeta.
Oysa ki hazır ol’da beklerdim pruva hattında.
Kimi zaman ellerin titrerdi, kimi zaman dudakların.
İçindeki çocukla sohbet ederdim bazen.
Taşıyamasan da bazen kırık kalbini yıkılmış evini,
Ben varım, daima hazır ve nazır…
15 Ocak 2024
Aylardan beri bir türlü bırakamadığım, bir bilyeyi yere fırlatır gibi yapamadığım omuzlarımdan şikayetçiydim,
Gerçi hala öyleyim, değişen pek bir şey yok bu halimden.
Şimdi tek bir fark var, ilk defa ellerini omuzlarımda hissettim.
Bir kitabı okurken, içindeki olaylardan etkilendiğim ve bunun bana delicesine acı verdiği bir andayım.
Ölen çok o kitapta, herkesin kafasında türlü türlü sorunu var.
Bu romanı okumak bana acı veriyor, kendime yabancılaştığımı derinden hissettiriyor bana.
Burada bedenlerin bir önemi yok, ister istemez düşünüyorum yer yarılıyor da içine mi giriyorlar diye.
Ne bir dokunuş, ne bir bakış, ne bir kavga ne bir kıyamet,
Hiç birinin o zamana, bu zamana göre bir anlamı yok.
Beden, vücut, en ufak bir değeri olmayan pırlantalar gibi adeta.
Sonsuz potansiyeli sonuna kadar harcanmış, hiçbir eser kalmamış parçalardan.
Varlığını ilk defa sen gittikten sonra fiziksel bir dünyada hissedebiliyorum.
Bunun ne kadar acı verici olduğunu tahmin dahi edemezsin.
10 Ocak 2024
En zor olan da hangisiydi biliyor musun?
Geceleri…
Karanlık çöktüğünde kafanın içinde
belki de onlarca ses yüzlerce insan binlerce anı
dönüp dolaşırken
ayın dünya etrafında dolaştığı gibi,
İşte o zaman uyuyabilmek yeteneği,
yitiriyor işlevini.
Ağlayabilmek miydi savaşın ortasında ateşkes?
Yoksa bırakabilmek mi omuzlarını zırhını kenara koyar gibi, yüklerinden kurtulur gibi…
Avını kaçırmamak için sımsıkı kenetlenen bir aslan gibi, açılmıyor çenem; ne diller döktüm de olmadı.
Yapabildiğim tek şey derin bir iç çekip
gidenlerin ardından bakmak oldu.
8 Ocak 2024
Seni rüyalarımda görüyorum
Ama seni hatırlayamıyorum.
Koca gece bir an gibi geçip gidiyorsun.
O an’ın farkına günün ortasında varıyorum.
Seni duyuyorum ama sesini duyamıyorum.
Bu özlemek değil yarım kalmışlık.
Oradasın biliyorum ama yoksun işte.
Varsın ama yoksun bu nasıl bir acı?
Yerini biliyorum ama gelemiyorum,
Yok cesaretim oraya yürümeye.
Korku nedir bilmeyen ayaklarım tir tir titriyor,
Seni bilmiyorum ama ben seni çok özlüyorum.
19 Nisan 2024
Her gece yattığımda, yorgan niyetine beni saran bir his var.
Derin bir boşluk gibi, gürültülü ama sessiz.
Aslında göğüs kafesim çok dolu, tam olarak neremde koca bir delik var bilmiyorum.
Hayatımda hiç yaşamadığım yepyeni bir şeyle karşılaşıyorum.
Bütün bunlar arasında, biraz da kayboluyorum elbette.
Yelkenleri indirdim, bu geminin kaptanı benim.
Sadece bazen rotadan şaşabilirim.
Seyir defterini yumrukladığım da oldu bu yolculukta.
Kimi zaman amansız fırtınaların arasında seksen metre dalgalarla boğuşuyorum,
Kimi zaman da kristal berraklığında denizi ve yeni uyanan güneşin gülümseyişini seyrediyorum.
Bazen bütün bunların korkutucu bir rüya olmasını diliyorum.
Yaz aylarında çıktığım bu yolculuğa toplam üç mevsim sığdırdım, anlarsın ya?
Yüce bakışlarınla son bir defa selamladın bütün güverteyi,
Biz de orada bütün tayfa olarak seni selamladık.
Bak işte, gidiyordu bayrağın çok uzaklara.
Şimdilik hoşçakal, baharda görüşürüz,
Çiçekler açtığında.
4 Ocak 2024
Öyle bir an gelecek diyorlar ki,
En alakasız anda farkına varacakmışım.
Belki de, o an geldiğinde içimde kocaman bir
çiçek açacak ve göğüs kafesimden yayılacak.
Olur ya, o çiçek açtığında,
Belki biraz yağmur yağacak,
Belki de dağlar karla kaplanacak…
Kim bilir kaçıncı kahkahamda yakalayacaksın beni?
2 Ocak 2024
İçine atmaların bittiyse, yürüyelim biraz.
Yürüdükçe anlat, belki biraz azalırsın.
Azalırsın ki ağlayasın, yüklerinden kurtulasın.
Her gece çıkardığın demirden zırhın palazlansın.
Yaslan ki omzuma azıcık, sessizliği duyasın.
Duy ki kalbinin sesinden uzaklaşasın.
O kalp çarpıntısı değil miydi geceleri uyandıran?
O telaş değil miydi seni bir türlü uyutmayan?
O hissiyat değil miydi bütün gününü harcatan?
28 Aralık 2023
Bir omuza yaslanmak istiyorum.
Ve içim parçalanana kadar ağlamak.
O kadar çok ağlamak istiyorum ki
Göz yaşlarım deniz olup aksın
Sulasın bütün çiçekleri, toprakları, papatyaları.
İçime attığım her an
Koca bir dağ doğuyor, içimde.
Ben artık o dağa en aşağıdan bakmak değil,
Sırtımı yaslamak istiyorum.
Annemi istiyorum.
Yaşım kaç olursa olsun
Hangi şehirde hangi ülkede olursam olayım,
Sadece annemi istiyorum.
İstiyorum ki saçlarımı okşasın.
Babam bana sarılsın.
Yeniden tam bir aile olalım,
Sonsuza kadar bütün kalalım istiyorum.
18 Aralık 2023
Evinin dibinden gökkuşağı doğmuş
haberin olmamış
Arkandan birilerini seslenmiş ısrarla
duymamışsın
Sokakta sevdiğin o kedi arkandan bakakalmış
anlamamışsın
Bak çok değer verdiğin o ömrün geçmiş
doyamamışsın.
Gören de demiş ki sanki savaştan çıkmışsın!
Sormasınlar, ne ağır yaralar almışsın,
Bir kolun yok bir de bacağın kırılmış,
En önemlisi o kırık kalple nasıl hayatta kalmışsın?
17 Aralık 2023
Güzel başlayan, güzel geçen günün sonunda,
Ağlamak mı hak olan insana?
Çok gülünen, güneş açan anların ardından,
Hep mi hüzün gelir koştura koştura?
Bir tabak sıcak yemek, bir anı, bir an.
Daha kaç gece ağlayarak geçecek?
Kötüyü çağırmadım bu sefer yemin ederim.
Aklıma bile getirmedim, bu hafta güzel olacaktı.
Neden hep başladığım yere geri dönüyorum?
12 Aralık 2023
Kibrimin asil gülüşüyle cezalandırıyorum sizi.
Artık sizi eskisi kadar sevmiyorum.
Dost hem iyi günde hem kötü günde belli olur,
Artık sizden o günlerime eşlik edin istemiyorum.
Kalbimin ince keskin acısıyla anımsıyorum sizi.
Artık sizi eskisi kadar sevmiyorum.
Her kitap gibi ben de vaktinde anlaşılmak istiyorum.
Her insan gibi ben de vaktinde okunmak istiyorum.
Ben elimde can kırıklarımla beklerken sizi,
Gelmeyişinize bir sigara yakıyorum.
Hediye ettiğiniz mumluğu küllük yapıyorum.
Artık sizi eskisi kadar sevmiyorum.
6 Aralık 2023
Yıldızların gelişimi ve yok oluşu
Güneşin doğuşu ve batışı
Papatyaların kuruyuşu
Yaşamın varoluşu ve ebediliği
Göçün yıkıcılığı ve huzuru
Dalgaların sahile çarpışı
Bana bakışın ve gülüşün
Bana sarılışın ve kollayışın
Gülümseyen dudakların
Sessizliğin.
Sensizliğim.
3 Aralık 2023
İsteğim yok, ne de hevesim.
Uzaklardaki o şato gibi şimdi gülüşlerim.
Biraz değil, gerçekten çok bitkinim.
Aldığım (?) nefesle verdiğim bir değil.
Yazasım da yok işte, yok yani.
Yarım kalmışlıklarımın zirvesiyim.
Şu karşıdaki bank bile benden daha neşelidir.
Omuzlarımın ağırlığı tonlarca desem yeri.
Göğsüm kendimin kafesi,
Ah yok ki biraz olsun sevinesi!
27 Kasım 2023
Gözyaşlarımın soğuk suratımı ısıtışıyım ben
Rap rap adımlarım, sağlam bakışlarım
Köşebaşında tutan anksiyete patlamalarıyım
Başıma buyruğum, deliyim biraz da zorbayım
Ayışığının yüzüne yansımasıyım
Kuşların cıvıltısı, karanlığın korkusuyum
Şıp şıp damlayan suyum, baharda açan papatyayım
Uçamayan ankanın kırılmış kanadıyım
Ben senim, aslında bu dünyadan bir parçayım
Uçsuz bucaksız okyanusum, dalgalı boranlı manyağım
Kafedeki o geniş masada tek başına oturanım
Ben senim, aslında senden bir yansımayım.
20 Kasım 2023
Telif Hakkı © 2024 Yalnızlık Senfonisi - Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.