Yalnızlık Senfonisi

Yalnızlık SenfonisiYalnızlık SenfonisiYalnızlık Senfonisi
  • Ana Sayfa
  • ŞİİRLERİM
    • Sevdiğim Şiirler
    • Şiirlerim I
    • Şiirlerim II
    • Şiirlerim III
  • Çektiğim Fotoğraflar
  • OKUDUKLARIM
  • Dinlediğim Müzikler
  • Daha fazlası
    • Ana Sayfa
    • ŞİİRLERİM
      • Sevdiğim Şiirler
      • Şiirlerim I
      • Şiirlerim II
      • Şiirlerim III
    • Çektiğim Fotoğraflar
    • OKUDUKLARIM
    • Dinlediğim Müzikler

Yalnızlık Senfonisi

Yalnızlık SenfonisiYalnızlık SenfonisiYalnızlık Senfonisi
  • Ana Sayfa
  • ŞİİRLERİM
    • Sevdiğim Şiirler
    • Şiirlerim I
    • Şiirlerim II
    • Şiirlerim III
  • Çektiğim Fotoğraflar
  • OKUDUKLARIM
  • Dinlediğim Müzikler

Derinlerde

Çok uğraştım gözümden bir damlacık düşsün diye 

Belki bir nebze olsun rahatlatırdı  

Ah şu can çekişen yüreğimi! 

Her iç çekişimde kanayan yüreğimi 


Ah belki yaşananları geriye alabilseydim 

Hiç olmamış gibi davranabilseydim 

Ne olurdu ki sanki? 


Biliyordum bu günlerin geleceğini 

Göz açıp kapayıncaya kadar 

Neredeyse koskoca bir senenin geçeceğini. 


Aylar sonra sanki hala varmışsın gibi  

Sesini duyacağımı bilseydim 

Dikkat kesilirdi kulaklarım 

Doyamadığım sesine.


10 Ekim 2024


Evden Uzakta

 Şimdi evimden çok uzaktayım 

Kulaklarımda çınlayan Sema Moritz, hasret 

Etrafımda yemyeşil dağlar, çiçekler, kanyonlar 

Tilki gibi kıvrak incecik yollardan 

Geçiyorum. 


Biliyor musunuz şimdi evimden çok uzaktayım  

Ağlıyorum gizlice 

Kimsesiz karanlıklar 

Derdime şifa 

Olur mu dersiniz? 


Ne insanlar görüyorum buralarda 

Sarışın, katolik, papaz, küfürbaz, hain 

Ne insanlar görüyorum buralarda, 

Yardıma koşan hiç tanımadan. 


Ağlamakla çevrili etrafım, 

Dört yanım hüzün duvarları 

Bak işte geldim 

Al işte gidiyorum… 


Kuzey Makedonya, 3 Eylül 2024


Asılı kaldım

Korkuyorum yerlerinden sökülür diye dişlerim. 

Bir kere daha hissetmek istemiyorum. 

Bir kere daha haberdar olmak istemiyorum. 


Uyku huzurlu kollarıyla sarmalıyken beni, 

Ben bir başıma sabaha kadar oturuyorum. 


Daha ne kadar pişer çömlek? 

Neden ateşle çevrelenir toprak? 

İnsan mıdır kendine tutsak,  

Ölen midir giden kalan mı? 


Söyle unutur muyum sesini bir gün? 

Gülüşün silinir mi hafızamdan? 

Ya unutursam sana dair her şeyi? 

Ya göremezsem seni hiç rüyalarımda? 


Acım bitmez ey tanrım biliyorum ama, 

Sence de bu kadarı yeterli değil mi?


9 Ağustos 2024


Boşluğa bakardım

Eskiden geceleri ağlardım 

Şimdiyse günün yirmi dört saatinde 

Sabahın beşi, öğleden sonra üç, gece dört. 


Sigaradan ve kahveden kavrulurken boğazım 

Yüreğimin acısı diner sanmıştım, 

Dinmedi. 


Ne yapsam içimdeki yangını söndüremedim 

Göğüs kafesimdeki kırıkları dikemedim.

 

Ufacık bir sandaldım savruldum toparlanamadım 

Kaç kere oldum alabora saymayı bile bıraktım 

Bir kara parçası göreceğim diye, 

Gözlerimi hep açtım,  

Yağmurlar kapattı. 


Teselli olsun diye hep gün batımını bekledim  

Bazı sabahlardan nefret ettim 

Benden aldıklarına küfrettim, 


Değiştim…


1 Ağustos 2024


Tavandaki lamba

 

Duygularımı hissedemekten 

Korkuyorum. 

Sanki bir canavar gelmiş de 

Göğüs kafesimi parçalayıp  

Kalbimi söküp almış. 


Artık kötü haberlere tepkisiz kalıyorum  

Üzüntü merhamet 

Kalmadı geriye, 

Sanırım başa sarıyorum. 


İşin garibi,  

Korkutmuyor bu beni 

Okyanusta salınan bir 

Sandal gibiyim artık. 


Ne dalgalarla boğuşuyorum 

Ne akıntıya ters gidiyorum. 

Rüzgar nereye götürürse beni, 

Bilinçsizce oraya sürükleniyorum. 


27 Temmuz 2024


Turuncu Tilki

 Kafamın içinde  

Alacalı bulmacalı 

Dolaşan tilki 


Oturup kanepede 

Pençesinde tükenmez kalemi 

Habersiz tükenip giderken 

Çözer girdaptan kelimeleri 


Turuncu tilki 

Yürür en çok geceleri 

Dolanır bir başına, yalnız 

Düğümler sarmaşıkları, avlanır 


Kalem tükenmezdir ama insan tükenir  

Çok düşünmek insanı tertemiz delirtir 

Her bir adımında yeni bir senaryo üretir 

Yazar, kontrol eder, planlar ve de yönetir.


25 Temmuz 2024


Sızı

 Bulaşıkları yıkarken oynadığım bir oyun var. 

Tabaklara köpük banyosu yaptırmaca. 

Bir baloncuğa binip uzaklardaki bir krallığa, 


Gidiyorum. 

Orada bir kız var, bir prenses. 

Bütün masalların kahramanıdır o,  

Ama bu sefer değil. 

Kız yorgun. 

O kadar yorgun ki kalkamıyor yerinden. 


Kaybettiği bir şeyler var, hatta pek çok şey. 

Tepeden tırnağa bir değişim. 

Çok korkuyor kız, tanıyamıyor ki kendini. 

Korkuyor konuşmaya bile bazı anlarda. 


Her hırsız suç mahalline döner derler. 

Herkes öldürür sevdiğini, derler. 

Her yazar kendinden de yazar, derler. 

Ben de yazıyorum ama kendim değil, 

Kesilen parmağım sızlarken hatırladım. 


23 Haziran 2024


Resmini çiziyorum

 

Aydınlıkta olduğu gibi,  

Karanlıkta da seni takip edeceğim. 

İşler çıkmaza girdiğinde, yıkılmak istediğinde, 

Seni kaldıracağım, olur da yapamazsam bunu; 

Seninle beraber yere uzanacağım. 


Gözlerine bakacağım derin derin, ruhuna doğru, 

Gülüşünün her bir zerresini kazıyacağım beynime. 

Kazıyacağım ki altın harflerle, 

Yakalayacağım hızla isteksiz kahkahalarını, 

Analiz edeceğim sesindeki titreşimleri,  

Her bir kelimenin altını kazıp bakacağım, 

Define arar gibi, dikkatli ve tedbirli. 

Bakacağım ki kelimelerinde bulayım seni. 

Gözlerinden, bakışlarından bulayım ruhunu. 

Sesinden, gülüşünden hissedeyim duygularını. 


Dinlenebileceğin bir çınar olmak istiyorum, 

Dinlenebileceğin bir çınar. 


19 Haziran 2024


A Warm Wındy Sunset

 Hallelujah, Lord! 

The world has not shown me its beautiful face. 

I, have realised its glory. 

By myself! 

Suddenly, a spark of inspiration burned inside me. 

I took it, and calmly opened the door. 

I was mesmerised by the painting in front of me. 

Thank you, Lord! 


Dear Lord! 


Life did not end with death! 

Life did not lose its meaning  

when I cried alone in the dark! 

Life is not long enough to feel sorry  

for myself. 

Life. 

is not 

over.


2 Haziran 2024


Seni hatırlayamıyorum

 Seni rüyalarımda görüyorum  

Ama seni hatırlayamıyorum. 

Koca gece bir an gibi geçip gidiyorsun. 

O an’ın farkına günün ortasında varıyorum. 


Seni duyuyorum ama sesini duyamıyorum. 

Bu özlemek değil yarım kalmışlık. 

Oradasın biliyorum ama yoksun işte. 

Varsın ama yoksun bu nasıl bir acı? 


Yerini biliyorum ama gelemiyorum, 

Yok cesaretim oraya yürümeye. 

Korku nedir bilmeyen ayaklarım tir tir titriyor, 

Seni bilmiyorum ama ben seni çok özlüyorum.


19 Nisan 2024


Newborn Baby

 This pain is mine. 

It grows inside me like a newborn baby, 

And flows like a river outside my lips.

 

Tears dropping from my heart to paper, 

All these words creates a unity, a play. 

I play a game inside my mind. 


My precious baby is growing, 

Please, be patient to it! 

Do not hurt its little heart. 


Hush baby! Come to my side. 

I will tell you a story. 

Take a deep breath and hold for a minute… 


I bring a baby to this wicked world. 

My baby was sick at heart too, but I loved it. 

She grows and I get old with her. 

She plays in sand, I watch her little face. 


She taught me a lot. 

Not to hide my tears, 

Accept the missing, 

Remembering the picturesque days. 


They say that once a poet writes a poem, 

That poem does not belong to the poet anymore. 

Poets die to give birth to reader. 

I died, now you are born. 


21 Mart 2024


Eskiden olduğum ve artık olmadığım kişi

 “Dışarıdan çok neşeli gözüküyorsunuz.” 

''Teşekkür ederim, demek ki iyi rol yapıyorum.''


16 Mart 2024


Acılarım gözyaşlarım, hesabını kim soracak?

 Benim yaralarım var boylu boyunca, 

Parıldayan gözlerimle yanan alev bakışlarım. 

Gördüm mü kırıntılar arasında bir parça sevgi, 

Sakinleşirim ansızın çocuk gibi, ama korkarım. 

Ala ala darbeleri, tükendikçe bittikçe, 

Her an her şey bozulacakmış gibi korkarım. 


Meğer benmişim Karadeniz’e süratle dalan gemici, 

Acıdan yapılma denizin içine zevkle atlayan. 

Biraz kafayı oynatan, cam kırıkları üstünde koşan. 

Kalabalık bir zihinle de olsa yardım bütün denizi. 


Atarken kendimi yorgunluğun dikenli kollarına, 

Tiyatro maskesi gibiyim, biri güler biri ağlar. 

Sabah evden çıkarken takar, akşam gelince maske çıkar. 


Meğer benmişim herkesten kaçan, 

Ama kendine yakalanan. 


1 Mart 2024


Boğazıma dayanan okyanus

 Zihninin içinde intikam perileri, 

Tek kalmış çiçek sevgisi, 

Gözlerinde yorgunluk portresi, 

Sessizliğinde tükenmişlik. 


Hayal dünyasında eski anılar, 

Geçmişinde karmaşa, 

Şimdisinde kaygı, 

Geleceğinde belirsizlik. 


Ruhunda çocukluk, 

Suratında olgunluk, 

Bakışlarında uykusuzluk, 

Her yerinde acı. 


23 Şubat 2024


Yıldızlar

 

Bulutların olmadığı, aydınlık gecelerde 

Çarpardı gözüme gökte parlayan ışıklar. 

Görebilmek için koca kubbedeki parıltıları, 

Göz hizası değil, kalp hizası gerekir bazen. 


Ne kuşlar gelip geçmişti o yollardan, 

Ne güzel insanlar vardı etrafımızda. 

Bir dede sevdiklerimiz ölünce yıldız olurlar demişti, 

O günden beri yitirdiklerimi göklerde ararım ben. 


Bir meşale gibi aydınlatırdı yüzün karanlığı, 

Yarar geçerdin güneş gibi sımsıcak gülüşünle. 

Bir hoşçakal’a sığdırdık şimdi tüm dünyayı, 

Ne sen bildin ne biz, biz hayatta kalışımızla kaldık.


16 Şubat 2024


Çocuk Bakışlarında Kumrular

  Bazı anlar, gözlerinin içine baktığımda 

Görürdüm, 

Pırıl pırıl parlayan o güzel gözlerin. 

Bembeyaz bir ayna gibiydi gözlerin. 


Kimi zaman çocuk kahkahalarını duyardım. 

Kulaklarımızı tıka basa dolduran o gülüşün 

Çiçek açardı güzel yüzün, haberin olmazdı. 


Sen şimdi uzaktasın,  

Ben senden daha da uzakta. 

Bugün bir kumru gördüm,  

Uzansam tutacaktım sanki. 

Ama uçacağını adım gibi biliyordum. 


Şimdi ellerine uzanıp tutabilmek de 

Tam olarak böyle işte, 

Bir kumru gördüm yürürken bugün, 

Uzansam tutacaktım sanki.


15 Şubat 2024


Çöktü omuzlarıma yorgunluk

 Ve bitmek bilmeyen karanlık. 

İki gönül kırık uyudu birbirinden habersiz. 

İncinmişlerdi. 

Burkulmuş kalpler, en elastik olanlardı. 

Ne kadar burkulmuşsa bir kalp, o kadar esnekti. 

Ne kadar esnekse bir kalp, o kadar güçlüydü. 

Hıçkırıklarla kavruldu bir kalp, 

Kaynar sularla yıkanıp üşüyendi bir kalp. 

Akıtandı gözyaşlarını içine bir kalp, 

Bağırandı avaz avaz uçan kuşa bile bir kalp. 


İki kalp birleşti, bir yürek oldu. 

İki beden vardı görünen herkese, 

Birleşen iki kalpti, 

Kalan bir yürek.


11 Şubat 2024


---------------------------------------------------------------------------------

 Bak benim gözlerimin içi gülerdi. 

Şimdi külden farksız, ne bir heyecan ne bir mutluluk. 

Bak benim gözlerim gülerdi. 


3 Şubat 2024


---------------------------------------------------------------------------------

 

Kimseyi içeri almak istemediğim bir kalede 

Sırtımı yasladım duvarlarına, oturuyorum  

Yere çökmüş vaziyetteyim, çok yorgunum 

Can havliyle hırlayan bir kurt gibi biraz 


Ben bir taraftayım, insanlar başka bir tarafta 

Koskoca ülke sınırları gibi bir çizgi var burada 

Ağlama duvarı olarak da kullanıyorum ben burayı 

Biraz güldüğüm biraz hüzünlüyüm 


Gittikçe uzaklaşıyorum herkesten 

Onları da kendimden uzaklaştırıyorum 


1 Şubat 2024


Cevap

  Geçip gidiyor zaman 

Bak yıl iki bin yirmi dört 

Ağır ağır sallanıyoruz hayat karşısında 

Dostlar teker teker terk ediyor sahneyi. 


Bak yitip gidiyor sevinçlerimiz 

Mum misali eriyor geçen her bir gün 

Şehirler değişiyor, takvimler ilerliyor  

Ama ben hala burada duruyorum… 


Bir bilsen o kadar yorgunum ki 

Her bir adımımda daha da ağırlaşıyorum  

Gözüm seğiriyor, sinir stres… 

Midemi bulandırıyor bu kepazelik. 


Tarihleri bile yanlış yazıyorum, 

Öyle bir yorgunluk, öyle bir bitkinlik  

Ocak ayının seksen birinci gününde.


1 Şubat 2024

Telif Hakkı © 2024 Yalnızlık Senfonisi - Tüm Hakları Saklıdır.


Bu web sitesinde çerez kullanılır.

Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.

Kabul Et