Çok uğraştım gözümden bir damlacık düşsün diye
Belki bir nebze olsun rahatlatırdı
Ah şu can çekişen yüreğimi!
Her iç çekişimde kanayan yüreğimi
Ah belki yaşananları geriye alabilseydim
Hiç olmamış gibi davranabilseydim
Ne olurdu ki sanki?
Biliyordum bu günlerin geleceğini
Göz açıp kapayıncaya kadar
Neredeyse koskoca bir senenin geçeceğini.
Aylar sonra sanki hala varmışsın gibi
Sesini duyacağımı bilseydim
Dikkat kesilirdi kulaklarım
Doyamadığım sesine.
10 Ekim 2024
Şimdi evimden çok uzaktayım
Kulaklarımda çınlayan Sema Moritz, hasret
Etrafımda yemyeşil dağlar, çiçekler, kanyonlar
Tilki gibi kıvrak incecik yollardan
Geçiyorum.
Biliyor musunuz şimdi evimden çok uzaktayım
Ağlıyorum gizlice
Kimsesiz karanlıklar
Derdime şifa
Olur mu dersiniz?
Ne insanlar görüyorum buralarda
Sarışın, katolik, papaz, küfürbaz, hain
Ne insanlar görüyorum buralarda,
Yardıma koşan hiç tanımadan.
Ağlamakla çevrili etrafım,
Dört yanım hüzün duvarları
Bak işte geldim
Al işte gidiyorum…
Kuzey Makedonya, 3 Eylül 2024
Korkuyorum yerlerinden sökülür diye dişlerim.
Bir kere daha hissetmek istemiyorum.
Bir kere daha haberdar olmak istemiyorum.
Uyku huzurlu kollarıyla sarmalıyken beni,
Ben bir başıma sabaha kadar oturuyorum.
Daha ne kadar pişer çömlek?
Neden ateşle çevrelenir toprak?
İnsan mıdır kendine tutsak,
Ölen midir giden kalan mı?
Söyle unutur muyum sesini bir gün?
Gülüşün silinir mi hafızamdan?
Ya unutursam sana dair her şeyi?
Ya göremezsem seni hiç rüyalarımda?
Acım bitmez ey tanrım biliyorum ama,
Sence de bu kadarı yeterli değil mi?
9 Ağustos 2024
Eskiden geceleri ağlardım
Şimdiyse günün yirmi dört saatinde
Sabahın beşi, öğleden sonra üç, gece dört.
Sigaradan ve kahveden kavrulurken boğazım
Yüreğimin acısı diner sanmıştım,
Dinmedi.
Ne yapsam içimdeki yangını söndüremedim
Göğüs kafesimdeki kırıkları dikemedim.
Ufacık bir sandaldım savruldum toparlanamadım
Kaç kere oldum alabora saymayı bile bıraktım
Bir kara parçası göreceğim diye,
Gözlerimi hep açtım,
Yağmurlar kapattı.
Teselli olsun diye hep gün batımını bekledim
Bazı sabahlardan nefret ettim
Benden aldıklarına küfrettim,
Değiştim…
1 Ağustos 2024
Duygularımı hissedemekten
Korkuyorum.
Sanki bir canavar gelmiş de
Göğüs kafesimi parçalayıp
Kalbimi söküp almış.
Artık kötü haberlere tepkisiz kalıyorum
Üzüntü merhamet
Kalmadı geriye,
Sanırım başa sarıyorum.
İşin garibi,
Korkutmuyor bu beni
Okyanusta salınan bir
Sandal gibiyim artık.
Ne dalgalarla boğuşuyorum
Ne akıntıya ters gidiyorum.
Rüzgar nereye götürürse beni,
Bilinçsizce oraya sürükleniyorum.
27 Temmuz 2024
Kafamın içinde
Alacalı bulmacalı
Dolaşan tilki
Oturup kanepede
Pençesinde tükenmez kalemi
Habersiz tükenip giderken
Çözer girdaptan kelimeleri
Turuncu tilki
Yürür en çok geceleri
Dolanır bir başına, yalnız
Düğümler sarmaşıkları, avlanır
Kalem tükenmezdir ama insan tükenir
Çok düşünmek insanı tertemiz delirtir
Her bir adımında yeni bir senaryo üretir
Yazar, kontrol eder, planlar ve de yönetir.
25 Temmuz 2024
Bulaşıkları yıkarken oynadığım bir oyun var.
Tabaklara köpük banyosu yaptırmaca.
Bir baloncuğa binip uzaklardaki bir krallığa,
Gidiyorum.
Orada bir kız var, bir prenses.
Bütün masalların kahramanıdır o,
Ama bu sefer değil.
Kız yorgun.
O kadar yorgun ki kalkamıyor yerinden.
Kaybettiği bir şeyler var, hatta pek çok şey.
Tepeden tırnağa bir değişim.
Çok korkuyor kız, tanıyamıyor ki kendini.
Korkuyor konuşmaya bile bazı anlarda.
Her hırsız suç mahalline döner derler.
Herkes öldürür sevdiğini, derler.
Her yazar kendinden de yazar, derler.
Ben de yazıyorum ama kendim değil,
Kesilen parmağım sızlarken hatırladım.
23 Haziran 2024
Aydınlıkta olduğu gibi,
Karanlıkta da seni takip edeceğim.
İşler çıkmaza girdiğinde, yıkılmak istediğinde,
Seni kaldıracağım, olur da yapamazsam bunu;
Seninle beraber yere uzanacağım.
Gözlerine bakacağım derin derin, ruhuna doğru,
Gülüşünün her bir zerresini kazıyacağım beynime.
Kazıyacağım ki altın harflerle,
Yakalayacağım hızla isteksiz kahkahalarını,
Analiz edeceğim sesindeki titreşimleri,
Her bir kelimenin altını kazıp bakacağım,
Define arar gibi, dikkatli ve tedbirli.
Bakacağım ki kelimelerinde bulayım seni.
Gözlerinden, bakışlarından bulayım ruhunu.
Sesinden, gülüşünden hissedeyim duygularını.
Dinlenebileceğin bir çınar olmak istiyorum,
Dinlenebileceğin bir çınar.
19 Haziran 2024
Hallelujah, Lord!
The world has not shown me its beautiful face.
I, have realised its glory.
By myself!
Suddenly, a spark of inspiration burned inside me.
I took it, and calmly opened the door.
I was mesmerised by the painting in front of me.
Thank you, Lord!
Dear Lord!
Life did not end with death!
Life did not lose its meaning
when I cried alone in the dark!
Life is not long enough to feel sorry
for myself.
Life.
is not
over.
2 Haziran 2024
Seni rüyalarımda görüyorum
Ama seni hatırlayamıyorum.
Koca gece bir an gibi geçip gidiyorsun.
O an’ın farkına günün ortasında varıyorum.
Seni duyuyorum ama sesini duyamıyorum.
Bu özlemek değil yarım kalmışlık.
Oradasın biliyorum ama yoksun işte.
Varsın ama yoksun bu nasıl bir acı?
Yerini biliyorum ama gelemiyorum,
Yok cesaretim oraya yürümeye.
Korku nedir bilmeyen ayaklarım tir tir titriyor,
Seni bilmiyorum ama ben seni çok özlüyorum.
19 Nisan 2024
This pain is mine.
It grows inside me like a newborn baby,
And flows like a river outside my lips.
Tears dropping from my heart to paper,
All these words creates a unity, a play.
I play a game inside my mind.
My precious baby is growing,
Please, be patient to it!
Do not hurt its little heart.
Hush baby! Come to my side.
I will tell you a story.
Take a deep breath and hold for a minute…
I bring a baby to this wicked world.
My baby was sick at heart too, but I loved it.
She grows and I get old with her.
She plays in sand, I watch her little face.
She taught me a lot.
Not to hide my tears,
Accept the missing,
Remembering the picturesque days.
They say that once a poet writes a poem,
That poem does not belong to the poet anymore.
Poets die to give birth to reader.
I died, now you are born.
21 Mart 2024
“Dışarıdan çok neşeli gözüküyorsunuz.”
''Teşekkür ederim, demek ki iyi rol yapıyorum.''
16 Mart 2024
Benim yaralarım var boylu boyunca,
Parıldayan gözlerimle yanan alev bakışlarım.
Gördüm mü kırıntılar arasında bir parça sevgi,
Sakinleşirim ansızın çocuk gibi, ama korkarım.
Ala ala darbeleri, tükendikçe bittikçe,
Her an her şey bozulacakmış gibi korkarım.
Meğer benmişim Karadeniz’e süratle dalan gemici,
Acıdan yapılma denizin içine zevkle atlayan.
Biraz kafayı oynatan, cam kırıkları üstünde koşan.
Kalabalık bir zihinle de olsa yardım bütün denizi.
Atarken kendimi yorgunluğun dikenli kollarına,
Tiyatro maskesi gibiyim, biri güler biri ağlar.
Sabah evden çıkarken takar, akşam gelince maske çıkar.
Meğer benmişim herkesten kaçan,
Ama kendine yakalanan.
1 Mart 2024
Zihninin içinde intikam perileri,
Tek kalmış çiçek sevgisi,
Gözlerinde yorgunluk portresi,
Sessizliğinde tükenmişlik.
Hayal dünyasında eski anılar,
Geçmişinde karmaşa,
Şimdisinde kaygı,
Geleceğinde belirsizlik.
Ruhunda çocukluk,
Suratında olgunluk,
Bakışlarında uykusuzluk,
Her yerinde acı.
23 Şubat 2024
Bulutların olmadığı, aydınlık gecelerde
Çarpardı gözüme gökte parlayan ışıklar.
Görebilmek için koca kubbedeki parıltıları,
Göz hizası değil, kalp hizası gerekir bazen.
Ne kuşlar gelip geçmişti o yollardan,
Ne güzel insanlar vardı etrafımızda.
Bir dede sevdiklerimiz ölünce yıldız olurlar demişti,
O günden beri yitirdiklerimi göklerde ararım ben.
Bir meşale gibi aydınlatırdı yüzün karanlığı,
Yarar geçerdin güneş gibi sımsıcak gülüşünle.
Bir hoşçakal’a sığdırdık şimdi tüm dünyayı,
Ne sen bildin ne biz, biz hayatta kalışımızla kaldık.
16 Şubat 2024
Bazı anlar, gözlerinin içine baktığımda
Görürdüm,
Pırıl pırıl parlayan o güzel gözlerin.
Bembeyaz bir ayna gibiydi gözlerin.
Kimi zaman çocuk kahkahalarını duyardım.
Kulaklarımızı tıka basa dolduran o gülüşün
Çiçek açardı güzel yüzün, haberin olmazdı.
Sen şimdi uzaktasın,
Ben senden daha da uzakta.
Bugün bir kumru gördüm,
Uzansam tutacaktım sanki.
Ama uçacağını adım gibi biliyordum.
Şimdi ellerine uzanıp tutabilmek de
Tam olarak böyle işte,
Bir kumru gördüm yürürken bugün,
Uzansam tutacaktım sanki.
15 Şubat 2024
Ve bitmek bilmeyen karanlık.
İki gönül kırık uyudu birbirinden habersiz.
İncinmişlerdi.
Burkulmuş kalpler, en elastik olanlardı.
Ne kadar burkulmuşsa bir kalp, o kadar esnekti.
Ne kadar esnekse bir kalp, o kadar güçlüydü.
Hıçkırıklarla kavruldu bir kalp,
Kaynar sularla yıkanıp üşüyendi bir kalp.
Akıtandı gözyaşlarını içine bir kalp,
Bağırandı avaz avaz uçan kuşa bile bir kalp.
İki kalp birleşti, bir yürek oldu.
İki beden vardı görünen herkese,
Birleşen iki kalpti,
Kalan bir yürek.
11 Şubat 2024
Bak benim gözlerimin içi gülerdi.
Şimdi külden farksız, ne bir heyecan ne bir mutluluk.
Bak benim gözlerim gülerdi.
3 Şubat 2024
Kimseyi içeri almak istemediğim bir kalede
Sırtımı yasladım duvarlarına, oturuyorum
Yere çökmüş vaziyetteyim, çok yorgunum
Can havliyle hırlayan bir kurt gibi biraz
Ben bir taraftayım, insanlar başka bir tarafta
Koskoca ülke sınırları gibi bir çizgi var burada
Ağlama duvarı olarak da kullanıyorum ben burayı
Biraz güldüğüm biraz hüzünlüyüm
Gittikçe uzaklaşıyorum herkesten
Onları da kendimden uzaklaştırıyorum
1 Şubat 2024
Geçip gidiyor zaman
Bak yıl iki bin yirmi dört
Ağır ağır sallanıyoruz hayat karşısında
Dostlar teker teker terk ediyor sahneyi.
Bak yitip gidiyor sevinçlerimiz
Mum misali eriyor geçen her bir gün
Şehirler değişiyor, takvimler ilerliyor
Ama ben hala burada duruyorum…
Bir bilsen o kadar yorgunum ki
Her bir adımımda daha da ağırlaşıyorum
Gözüm seğiriyor, sinir stres…
Midemi bulandırıyor bu kepazelik.
Tarihleri bile yanlış yazıyorum,
Öyle bir yorgunluk, öyle bir bitkinlik
Ocak ayının seksen birinci gününde.
1 Şubat 2024
Telif Hakkı © 2024 Yalnızlık Senfonisi - Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.